Hollanda deyince akla yel değirmeni, yel değirmeni denilince de akla ilk Zaanse Schans’a gelir. Ama bu sefer sizi öyle bir yel değirmeni cennetine götürmek istiyorum ki eminim gördüğünüz de  hayran kalacaksınız.

Kinderdijk yel değirmenlerinin en yoğun olduğu bölge, içinde tam 19 adet yel değirmeni bulunuyor. UNESCO tarafından 1997 yılında dünya mirası listesine alınmış.

Neden Hollanda’da bu kadar yel değirmeni var diye hiç düşündünüz mü? Hollanda’nın dörtte biri deniz seviyesinin altında bu nedenle de suların tasfiyesi için muhtelif yerleri yel değirmenleri yapılmış. Yel değirmenleri biz de olduğu gibi tahıl öğütmek için değil, suyu tahliye etmek için kullanılıyor. Kinderdijk’de bu değirmenlerin en yoğun olduğu bölge.

Kinderdijk’ın enteresanda bir hikayesi var. Felemenkçe’de “çocuğun seti” anlamına gelen bu güzel bölge 1421’de meydana gelen St.Elizabeth taşkınında setle ayrılmış iki polderden biri sular altında kalıyor. Diğeri zarar görmüyor. Fırtına dinince adamın biri kurtarılacak bir şey kaldımı diye setin yanına geldiğinde  bir beşik ve beşiğin içinde devrilmesin diye dengede tutmak için sıçrayan bir kedi görüyor. Beşiği yakaladığında adam çok daha büyük bir süprizle karşılaşıyor. Bir bebeğin beşikte mışıl mışıl uyuduğunu görüyor. Yıllar sonra bu öykü “The Cat and Cradle” adıyla kitap haline geliyor.

Hollanda da tarihi anıt vakfına kayıtlı 1170 adet yel değirmeni bulunmaktadır. Bakım ve korumasını genelde gönüllü olarak emekli olmuş insanlar üstlenmekte. Bunun dışında bu vakıflara bağışta bulunan Hollanda’nın zenginleri ve iş adamları yüklü bağışlarda bulunuyorlar. Hollanda hükümeti de bağışta bulunanlara çok ciddi oranda vergi iadesi imkanı sunuyor. Bu güzel ve akıllıca uygulamada ülkenin tarihi ve kültürel mirasının gelecek nesillere devrini sağlıyor.

Roterdam’ın 16 km doğusunda Ren nehrinin Kuzey denizine dökülmeden önce ayrıldığı kollardan biri olan Lek ve Noord ırmaklarının birleştiği polderde yer alan bu güzel değirmenlere sahip kasabaya mutlaka yolunuzu düşürmelisiniz.

Kinderdijk’a her hangi bir toplu taşıma aracıyla geldiyseniz giriş ücretsiz. Araçla geldiyseniz makul (5 euro) bir park parası ödüyorsunuz. Alan oldukça geniş, yürümeye başlamadan önce hemen girişte cafe, turizm bürosu ve hediyelik eşya satan dükkkanlar var. Sabah kahvaltı sonrası geldiğimiz için araç park fişini göstererek ücretsiz kahvemizi içip yola koyuluyoruz. Bu yolu bisikletle yada at kiralayarak ya da botlada keşfedebilirsiniz. Ben her zamanki gibi yürümeyi tercih ediyorum.

Eylül’ün ikinci haftası Kinderdijk’ın etkinlik haftası ve alan ışıklandırılıyor. Onun dışındaki zamanlarda ışıklandırma olmadığı için akşam belli bir saatten sonra karanlık olduğu için gezilemiyor.

Yel değirmenlerinden bir tanesi müze olarak kullanılıyor. Müzeyi gezmek istiyorsanız girişte yada müzeden bilet almanız gerekiyor.

Ortamın büyüsüne kapılıp sonra alırız diye müze bileti almadım giriş yaptım. Sonrasında da müzenin önündeki kuyruk çok uzun olduğu için vazgeçtim. O nedenle müze hakkında bir fikrim yok.

Yel değirmenleriyle özdeşleşmiş Hollanda’ya yolunuz düşerse, yeldeğirmenlerinin kalbi olan bu küçük kasabayı görmenizi şiddetle öneririm.

Sevgiyle kalın, seyahatte kalın.

Prev

1of8

Next