Bugün masal anlatmayacağız, masalda dinlemeyeceğiz, bizzat masalın içinde kaybolacağız.
Hollanda da bir köy düşünün, Hollandalı turizmciler keşfetmeden önce Çin’li turistler tarafından keşfedilen. Çin’li dediysem (Çin’li, Japon, Kore’li vb.) Uzakdoğulu yani.
Hollanda’nın kuzeyinde Overrijsel eyaletinin De Wieden ve De Weerribben isimli doğa rezermlerinin ortasında ve UNESCO tarafından “Dünya Mirası” listesinde olan Giethoorn’dayız.
Hollandalı yönetmen Bert Hanstra 1958’de ünlü komedi filmi “Fanfare”i burada çekmiş. Filmin etkisiyle mi yada fısıltı gazetesiyle mi bilinmez bu köye her yıl 150 bin civarında Uzakdoğulu turist geliyor.
Öğleden sonra 3 gibi giriyoruz. Girişte Giethoorn kadar güzel ama biraz daha küçük bir köy karşılıyor bizi. Köyde biraz zaman geçirdikten sonra Giethoorn’a ulaşıyoruz. Bu köye motorlu araçların girmesi yasak, o nedenle aracımızı köyün girişindeki park yerinde bırakıyoruz. Yol boyunca sıralanmış restoranlarda bir şeyler atıştırdıktan sonra yürümeye başlıyoruz. Bir birinden şık masalsı evlere hayran hayran bakıyoruz. Sonra geç kalmadan bot gezimizi tamamlamak istiyoruz.
Birkaç bot kiralayan yerle konuşuyoruz. Hava patlayacak maalesef kiralayamayız diyorlar. En son tekrar yemek yediğimiz yere gelip oradaki beyle konuşuyoruz. Kiralarım ama hava patladı patlayacak tamamını gezemeyebilirsiniz diyor. Elimize bir harita tutuşturup, güzergahını haritanın üzerinde çiziyor. Biz adamında bizimle geleceğini düşünürken kendiniz kullanacaksınız diyor. Talipli çıkmayınca dümene ben geçiyorum. Tam hareket etmişken adam bize bağırıyor. Yağmur bastırdığında nerelere yanaşmamız gerektiğini anlatıyor.
Dümene geçmek tamam, biri haritayı okursa sorun da yok ama adam günlük güneşlik havanın patlayacağından çok emin. Tereddütte kalıyoruz. O arada genç bir çocuk geliyor. Kıyıya yanaşıp onu da alıyoruz. Dümeni ona bırakıp teknenin en ön tarafına yerleşiyorum ve kameramı açıyorum.
Birbirinden güzel manzaralar, suyun şırıltısı, kuş sesleri kamerayı sağa çevirsem sol tarafı merak ediyorum. Sola çevirsem sağ tarafı, huzur böyle bir şey diyorum. Arada gözlerimi kapatıp huzuru soluyorum.
Kanalların içinden geçerek, önde şık binalar arka tarafları tarla olan adaları tek tek görüp bir göle ulaşıyoruz. Sonra tekrar kanallara girip kayboluyoruz. Göz estetiğimizi bozacak küçücük bir şey yok. İçimden burada yaşayanların bu kadar zevkli olmasını kıskanırken buluyorum kendimi. Vizyonlarına hayran kalmamak elde değil.
Hava patlamadan bir saatlik bot turumuzu bitirip tekneyi teslim ediyoruz. Botla gezdiğimiz yerleri birde yürüyerek görmek istiyoruz. Tam yolu ortalamışken gökyüzü delinmiş gibi şakır şakır yağmur yağmaya başlıyor. Bir yerlere sığınıp yağmurun durmasını bu şakayı uzatmamasını evrenden rica ediyoruz.
Yaklaşık 1 saat sonra yağmur dinip gökyüzünde güneş belirince kaldığımız yerden gezmeye devam ediyoruz.
Giethoorn’da güzel evler, romantik kanallar dışında görülmesi gereken 3’de müze var.
Het Olde Maat Ulus, Geçmiş yüzyıllarda tipik bir çiftlik evinde yaşamanın nasıl bir şey olduğunu anlatan sevimli bir müze.
Museum de Oude Aarde Değerli taşların sergilendiği bir müze
The Histomobil Müzesi, Son yüzyıllarda kullanılan klasik araba, motosiklet ve at arabalarının sergilendiği bir müze
Alış veriş meraklıları içinde birkaç küçük hediyelik eşya dükkanı var.
Gün bitiyor hava kararıyor. Güzel şeyler çabuk biter türünden klasik genellememizi yaparak, akşam 9 gibi Giethoorn’dan tekrar gelmek kararlılığıyla ve de zorla ayrılıyoruz.
Akşam uykuya dalmadan Giethoorn’u düşünüyorum. Bir tasarım harikası gibi. Sanki bir tasarımcı bir şey yapıyor. Uzaktan şöyle bir bakıyor şuraya da şunu yerleştirsek diyor. Olmadı şuraya biraz renk katmak lazım. O bank orada hiç olmamış der gibi. Cama o ördek ve vazo çok yakışacak gibi gibi daha bir çok şey.
İnanması zor bu insanlar tarımla uğraşıyorlar. Her şey çok doğal ama doğal olduğuna inanamayacağınız kadar da kusursuz. Hiç iğreti ya da fazla bir şey yok.
Ben 43 ülke sayamadığım kadar da şehir gördüm. Bu şehirleri gezerken bu nasıl teknoloji, bu nasıl bir doğa harikası, bu ne mükemmel bir yerleşim, tarih ancak bu kadar güzel korunur dediğim yerler oldu.
Giethoorn içinse doğallıkla mükemmelliğin, huzurla romantizmin ve şu an aklıma gelmeyen bir çok güzel şeyin sentezi diyorum. Mutlaka görülmesi gereken ve beni kendine hayran bırakan bir yer.
Sevgiyle kalın, seyahatte kalın
Instagram : derayla_ortak_rota
Facebook : Deray Nur Keskin
Youtube : Deray’la Ortak Rota
SAYENDE ORAYI DA TANIMIŞ OLDUK.. ÇOK TEŞEKKÜRLER…NOT: İTALYA GEZİ NOTLARINI KALEME ALDIN MI? MERAKLA BEKLİYORUM 🙂