Son yılların trendi Çıldır Gölü’ndeyiz. Önce 25 saat süren Doğu Ekspresi ile Kars’a Kars’tan da bir minibüsle Çıldır gölüne geliyoruz.

Çıldır Türkiye’nin en büyük tatlı su gölü. Doğu Anadolu Bölgesi’ninde  Van Gölünden sonra 2. en büyük gölüdür. Çıldır tektonik oluşumlu bir göldür ve Göl havzası, doğal bir set ile ayrılmaktadır. Bu seddin en büyük kısmı ise eski bir lav akıntısıdır. Gölün çevresinde gelişmiş bir bitki örtüsü yoktur. Gölde 4 mevsim balıkçılık yapılabiliyor.

Yazın gölün durumu nedir bilemem ama kışın donmuş hali görsel bir şölen. 123 bin metrekare alana sahip olan göl, denizden 1959 metre yükseklikte ve bu nedenle  kışın  geceleri hava sıcaklığının eksi 10 derecelerin altına düşmesiyle buzla kaplanıyor. Bu buz  havaların soğumasıyla doğru orantıda 15-20 santimetre kalınlığa ulaşıyor ve buzdan bir ovaya dönüşüyor.

Çıldır gölünde eskimo usulü buzu kırarak balık avlamayı çok istesek de, günler öncesinden bunun organizasyonunun yapılması gerektiği için biz uslu uslu Atalay’ın yerine gidip lezzetli balıklarımızı yiyoruz.

Özel aracınızla gidecekseniz kar lastiklerini mutlaka takın. Hava doğuda erken karardığı için gününüzü iyi programlamanız da şart.

Yemek faslı bittikten sonra  kızakları, rengarenk süslenmiş atları ile dev bir doğal paten pisti görüyorum. Tamda buz denilemez üzeri ince karla kaplı. Kar botlarıyla kaymıyorsunuz ama altında su olduğunu bilmek, çatır çutur sesleri duymak biraz geriyor insanı. Ürkmediğimi söyleyemem ama aynı zamanda haz da alıyorum. Ruhumda yarattığı dinginliği ve ıssızlık hissini çok seviyorum.

Hava gerçekten soğuk ama donmuyorum. Temiz ve rutubetsiz bir havada dışarıda yürüyüş yapabiliyorum rahatça. Hele gökyüzünün lacivertliği beyaz ve temiz kar üzerine yansımış haline bakarak ve bastıkça çatırdayan buzların sesini duyarak. Hiç yorulmuyor insan. Yürüdükçe enerji azalmıyor aksine artıyor. Nasıl bir sağlık veriyor insana.

Soğuğa dayanıklılık kişiden kişiye değişebiliyor. Siz yinede rüzgarı kesen kar montu ve pantolonu, içinize termal içliklerinizi giyin. Yanınıza iyi bir bere ve eldiven almayı ihmal etmeyin. Burnunuz için mendil, yüzünüz için güneş kremi ve gözünüz içinde güneş gözlüğü şart.

Kıyıya dönüp Tekin Akçay’ı aramaya başlıyorum.  Bir iki tur bekledikten sonra Tekin Akçay, kızağı, atları ve yanık türküleriyle keşfe çıkıyoruz Çıldır’ın buzdan ovasını.

Resi Çelik’in yönetmenliğini yaptığı “İnat Hikayeleri” bu bölgede geçen bir olayı anlatır. Dönüşte Youtube girip “İnat Hikayeleri”nden Dağ ve Kuşun Hikayesi’ni Tuncel Kurtiz’in müthiş sesinden dinledim. Çok etkilendim. En kısa zamanda tamamını izleyeceğim.

Orada derki;

Sekiz ay kışımız , Üç ay güzümüz , Bir ay yazımız
Bende dağların , Aşıkların yalancısıyım

Göl olur da efsanesi olmaz mı hiç. Çıldır Gölü’nünde kendine has bir efsanesi var.

Rivayete göre eskiden gölün bulunduğu bölgede Senger Beyliğine bağlı Akçakale adlı şehir bulunuyormuş. Bir gün Senger beyinin oğlu arkadaşları ile ava çıkmış. Bölgenin yüksek bir bölümü o zamanlar ormanlık araziymiş. Çocuk arkadaşlarından farklı yöne gidince onları kaybetmiş. Uzun bir süre ormanın içinde arkadaşları çocuğu aramışlar fakat bulamamışlar. Akçakale’ye geri dönmek zorunda kalmışlar.

Çocuk bir alageyiğin peşine takılmış ve gözden kaybolmuş. Daha sonrasında hiç bir ize rastlanılmamış. Bunun üzerine halk yas tutmaya başlamış.

Beyin bir de kızı varmış. Kız, abisinin kaybolduğunu öğrenince atıyla ilgilenmeye başlamış. Her gün atı temizlemiş, tımarlamış ve abisinin dönmesini beklemiş.

Beyin oğlu ise kaybolduktan sonra bir türlü yolunu bulamamış. Artık iyice yorulunca bir akarsu görmüş ve buraya uzanmaya karar vermiş. akan suyun da sesiyle beraber çocuk uyuyakalmış. Bu akarsuya yakın bir bölgede ise Şeytan Kalesi bulunuyormuş. Bu kalenin beyinin ise bir kızı varmış. Bu kız gezintiye çıktığı sırada bu çocuğu görmüş ve görür görmez aşık olmuş. Hemen kaleye geri dönerek babasına çok yakışıklı bir çocuğu uyurken gördüğünü ve aşık olduğunu anlatmış. Kızın babası hemen bir gurup askeri çocuğun olduğu bölgeye yollamış ve çocuğu kaleye getirmelerini istemiş.

Çocuk kaleye getirilince zindana atılmış. Fakat beyin kızı çocuğa çok aşık olmuş ve zindanda kalmasına gönlü razı gelmemiş. Babasını çocuğu harada çalıştırmaya ikna etmiş. Kız çocuğa duyguları açmasına rağmen bir karşılık bulamamış. Çocuğun aklındaki tek şey kendi yaşadığı bölgeye dönmek ve ailesine kavuşmakmış.

Bir gün ahırdan bir at çalarak gece yarısı sessizce oradan uzaklaşmış. Uzun arayışlar sonunda çocuk yaşadığı yere tekrar dönebilmiş.

Bu sırada çocuğun kardeşi de çocuğun atına su içiriyormuş. Atın su içtiği çeşme kırk musluklu bir çeşmeymiş. Kız bir heyecan ile kardeşine doğru koşunca tüm muslukları açık unutmuş. İnsanlar eğlenip çalıp söylerken musluklar açık kalmış. Musluktan su aka aka bugünkü gölü oluşturmuş. Bu hikaye de yıllardır gölün efsanesi olarak anlatılmış.

Evet efsanemiz böyle, az biraz abartı var gibi, ama adı üstünde efsane…

Sonrasında her ne kadar gölün etnik doğasına aykırı olsa da ben bir de  Kar motosikletini (Snocross) denemek istiyorum yarım saati 10 TL fiyat oldukça cazip. Rüzgara karşı yola çıkıyorum.

Çıldır gölünde biri Temmuz ayında, biride göldeki buzun kalınlığına göre kışın yapılan 2 festival var.

Çıldır Altın At Kış Şöleninde, 50 santimetre buz üzerinde atlı kızak, rahvan at yarışları, atlı okçuluk yarışı, cirit, buz pateni, kayak yarışları ve çeşitli etkinlikler düzenleniyor. Renkli görüntülere sahne olan yarışlarda, rakipler birinci gelebilmek için kıyasıya yarışıyor.

Kars’a giderken en büyük şansımız fotoğraf sanatçısı Cengiz Çırpan’ında aramızda olmasıydı. Katkılarından ötürü kendisine çok teşekkür ederim.

Ayrıca Bursa Ekipişi Film grubuna özellikle Umut TUNCEL, Ümit EĞİLMEZ ve sevgili arkadaşım Alev Ferah EMEKLİ’ye ve de tüm katılımcılara misafirperverliklerinden ve ekip ruhunu çok güzel yansıttıklarından ötürü teşekkür ediyorum. Sizlerle gezmek büyük bir ayrıcalık.

Akşam oluyor hava kararmaya başladığında Kars’a doğru yol alıyoruz. Kalbimizi Çıldır’da bırakarak.

Sevgiyle kalın, seyahatte kalın…

Instagram   : derayla_ortak_rota

Facebook    : Deray Nur Keskin

Youtube      : Deray’la Ortak Rota